Midnight Sun

Twilight / Alacakaranlık serisinin ilk kitabını bir de Edward'ın, ana karakter olan vampirimizin gözünden anlatmaya karar vermiş yazar abla Stephenie Meyer.

Ticarî kaygılar mi sebep oldu, yaratıcılığı bu kadardı bitti, bari iyi yaptığım şeyi devam ettireyim mi dedi bilinmez.

Aslında bunlardan sonra yazdığı bir kitap vardı, kimyacı mi kimyager mi ne diye, gayet de güzeldi o kitabı da, ben de ablam da beğenmiştik. Dur bi daha bulup okuyayım onu.

Neyse, kitaba gelirsek, kendisi neredeyse 700 sayfalık bir canavar. Bella tarafından olduğu kadar sulu sepken kör aşık gibi anlatılmamış hikaye, ama yine de tabii ki bol bol kara sevda var. İlginç olan kısım Edward'ın insanların düşüncelerini duyma yeteneği ve Alice ile olan iletişim / etkileşimleri idi. Çevreyi başka insanların gözlerinden görmek, onların hislerinin süzgecinden geçerek izlemek gerçekten tuhaf olmalı. Hele ki bu izlediğin/ dinlediğin insanlarda biri gelecekte olabilecek olayları bütün olasılıkları ile görüp, sürekli şimdi ile gelecek arasında gidip gelen biriyse. (Ben de biliyorum böyle bir şey olmadığını, azıcık hayal kuruyoruz şurada) Kitabın en sonlarına doğru Alice in yapılacakları kafasında planlayıp kararlar verip gelecekteki imgelerini gördüğü bir kaç sayfalık bir bölüm vardı ki, kitaptaki favori bölümüm oldu.

Sevmemin bir muhtemel sebebi de beni güzel bir nostaljiye sokması tabii. 20 yaşında falandım ilk bu kitap/film patladığında. Delicesine etkilenmiştik hem ben, hem arkadaşlarım. Hele bir arkadaşım abartısız en az 20 kere izlemişti filmi. (Duygu naber) Film müziklerini deli gibi dinledik aylarca, hele ki beyzbol oynadıkları sahnede çalan Muse şarkısı. Kalbimde bir yeri var bu serinin yani.

Sayfa sayısı sebebi ile başta biraz gözümü korkutsa da, yavaş yavaş sallana sallana okudum, çok da hoşuma gitti o dünyaya tekrar dönmek. Devamını yazsa da okusam diye bir isteğim de yok açıkçası, gayet yeterli idi nostalji damarımı köreltmeye bu hikaye. 

Aa ayrıca, Bella nın kendi gücünün nereden geldiği konusunda hafif bir tahmine giriyor annesiyle babası üzerinden bu kitap. O kısımlara da bayıldım, keşke tam açıklasaydı bir yerinde, ya da devam edecekse yazmaya keşke bunları açıklasa aynı şeyleri tekrarlayacağına.  Çünkü bazı yerlede ufak ekleme/çıkarma/değiştirmeler yapmış. Aslında çok farkedilir şeyler değiller, ufak detaylar ama işte bir zamanlar iyice okuyup izlediğimden ben yakaladım bu ufak açıkları, ve doğal olarak çok hoşuma gitmedi minik minik olsa da tutarsızlıklar. 

Zamanında bu seriyi sevenler bu kitabı da sevecek bence. Ben kalp. Büyük atan kırmızı kalp değil ama içinden ok geçen küçük kalp.

Yorumlar